HBFARMA logosunda Anka Kuşu simgelenmektedir. Burada Anka Kuşu’nun bilgelikten gelen özelliği model alınmıştır. Ekibimiz  farklı fikirlere sahip olmalarına rağmen farklılıklarında bütünleşerek, nefislerine hakim olan, körü körüne bağlanmadan, düşünen, bilgiyi arayan sürekli yeniliklere açık olan, ekip ruhuna inanan, boş işlerle uğraşmayan, egolarının peşinden gitmeyen inovatif kişilerden oluşmuştur.

Anka Kuşu’nun etkileyici hikayesi aşağıda detaylı olarak anlatılmıştır.

ANKA KUŞU’NUN (SİMURG) HİKAYESİ

Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka Kuşu, Bilgi Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş… Kuşlar Simurg’a inanır ve onun kendilerini koruyacağını düşünürmüş. Her soruna çözüm olacağını bilirler ve huzur içinde yaşarlarmış. Ne zaman başları sıkışsa gelip danışırlarmış. Bilge ağacının dalları arasında görkemli yuvasında yaşayan Simurg öleceğini anladığı zaman gece boyunca yuvasını göz yaşları ile karışık bir zamkla kaplarmış. Yuvasının içinde ölümü beklermiş. Gün aydınlandığında güneşin ilk ışıkları ile Simurg’un yuvasında ki kuru dallar ısınmaya başlar sonra da güneşin görkemli yükselişinin doruk noktasında alev alıp yanarlarmış. Yuvası ile birlikte kül olan Simurg’un gözlerinden damlayan son göz yaşı küllere karışırken, tekrar can bulan Simurg, eskisinden de güzel gösterişli, ışıl ışıl tüylerle kaplı kanatlarını açarak gökyüzünde süzülür, tüm kuşlar onu gördükten sonra bilge ağacına geri dönermiş.

Bir gün kuşlar bilge ağacında Simurg’u göremez olmuşlar. Beklemişler beklemişler. Zamanla umutlarını yitirmeye başlamışlar tam tüm ümitleri tükendiğinde bir grup kuş, çok uzak diyarlarda Simurg’un altın sarı ışıl ışıl tüyünü görmüşler. Yeniden umutlanan kuşlar topluca Simurg’a gitmeye karar vermişler.

Simurg Kaf dağının ardında yaşıyormuş. Oraya gidebilmeleri için yedi zorluklarla dolu vadiden geçmeleri gerekiyormuş.

1- Vadi İstek Vadisi : Bu vadide her şey o kadar güzelmiş ki bir çok kuş çaba sarf etmeden her istediklerini bulabilmişler, avlanmaya bile gerek yokmuş, ne sınır varmış ne kural sonsuz arzu ve isteklerinde kendilerini kaybetmişler. Özellikle bazı papağanlar tüylerine yağdırılan övgülerden çok etkilenmişler, kanatları zarar görmesin diye orada kalmışlar, halbuki o güzel tüylü kanatlar onları kafeste yaşamaya mahkum etmiş. Kafes o kadar güzelmiş ki demir parmaklıkların arkasında olduklarını bile anlamamışlar.

2- Aşk Vadisi: Aşk vadisine erişebilenlerin gözlerini garip bir ışık kaplamış, gördükleri bir çok şeye aşık olmuşlar, özellikle bazı bülbüller gül ağacına olan aşıkından vazgeçememiş. Bu vadiden de büyük kayıplarla ayrılan kuşlar kalanlarla yollarına devam etmişler.

3- Cehalet Vadisi: Bu vadide amaçlarından uzaklaşmaya başlamışlar. Simurg’a ulaşma düşüncesini unutmuşlar düşüncelerden, düşünmekten vazgeçmişler, daha kolay gelmiş, hatta her şeye gülüp eğlenmeye başlamışlar. Özellikle bazı kargalar buradan etkilenmiş düşünmeden, alay ederek uzun ama boş yaşamanın büyüsüne kapılıp amaçsızlaşmışlar.

4- İnançsızlık Vadisi: Burada inançlarını yitirmişler, Simurg’u bulmak çok zormuş, bu zorluğa değermiymiş yada gerçekten varmıymış gibi düşüncelere dalmışlar. Burada da her tür kuşdan kayıplar vermişler. Sayıları azala azala yollarına devam etmişler.

5- Yalnızlık Vadisi: Burası çok ürkütücüymüş, milyonlarca kuş olmalarına rağmen herkes kendini yalnız hissediyormuş. Tek başına avlananlar başka hayvanların tuzaklarına düşüp, yem olup gidiyormuş. Baykuş bu yalnızlığın büyüsüne kapılıp geride kalmış. Hata yaptığını anladığında tüm sürü gittiği için yolunu bulamamış sesi gecenin karanlığında yankılanıp durmuş… yalnızım…

6- Dedikodu Vadisi: Sayıları azalan kuşlar arasında söylentiler çıkmaya başlamış. Her yerden fısıltılar duyuluyormuş. Gerilerdeki kuşlar artık Simurg’un göz yaşlarının akmadığını söylemiş. Diğeri göz yaşları akmadığı için artık küllerinden yenilenemediğini söylemiş. Diğeri tüyleri dökülmüş, saklanıyormuş demiş en öndeki öldüğünü duymuş. Bunları duyan bataklık kuşları bataklıklarına dönmüş…

7- Benlik Vadisi: Bu vadiye girdiklerinde hepsinde karışık duygular olmuş hepsi en iyi kendisinin bildiğini sanıyor, yükselmiş gururlarının sesinden başka bir şey duyamıyorlarmış. Bazı yükseklerden uçan kuşlar kartal, şahin gibi kendilerinden daha iyi bilen olamadığını ifade ediyor, diğerlerine kulaklarını tıkıyorlarmış. Bu kargaşanın sonunda vadinin çıkışında yalnızca 30 kuş kalmış.

Bu kuşlar aslında tüm yolculuk boyunca farklı türlerden olmalarına rağmen farklılıklarında bütünleşerek, nefislerine hakim olan, körü körüne bağlanmadan, düşünen, bilgiyi arayan sürekli yeniliklere açık olan, ekip ruhuna inanan, boş işlerle uğraşmayan, egolarının peşinden gitmeyen 30 bilge kuşmuş. Her biri kendi özelliklerini keşfetmiş paylaşmayı bilen SİMURG muş.

Çünkü farketmişler ki Si Otuz, Murg’da kuş demekmiş…

 

Ecz. Hacer Pütün